“DIY”, Yani Türkçesiyle “Kendin Yap” Kültürü Nedir?
- Vaemi

- 28 dakika önce
- 5 dakikada okunur

“Do It Yourself”, yani kısaltmasıyla DIY, yalnızca bir üretim biçimi değil, aynı zamanda bir tavırdır. Bu kavram dünya genelinde punk’tan, fanzin kültüründen ve bağımsız sanatçılardan doğan bir yaklaşım olarak yayılmıştır. Müzik dünyasında ise özellikle SDIY (Synth DIY) terimiyle karşımıza çıkar; yani “Synthesizer’ı Kendin Yap” anlayışı. Özellikle modüler ve analog synthesizer alanında bu kültür oldukça güçlüdür.

VAEMI olarak biz, Türkiye’nin ilk analog synthesizer tasarımcıları ve üreticisi olmanın yanında, bu kültürün Türkiye’de de filizlenmesi için uzun süredir çalışıyoruz. Türkiye’de 2020 yılından bu yana ve özellikle de 2023’ten beri aralıksız olarak okullarda ve kendi laboratuvarımızda çok çeşitli konularda DIY synthesizer yapımı-tasarımı yada synthesizer programlama üzerinde atölyeler düzenliyoruz. Yıllar içinde hem topluluk hem üretim anlamında büyüdük ve hâlâ büyümeye devam ediyoruz.
Elektronik müzikte DIY yapmak aslında birkaç seviyede yaşanır. Kimi için sadece bir kit’i lehimlemekle başlar — eline bir PCB, bir ön panel, birkaç parça gelir ve lehimlemenin büyüsünü keşfedersin. Bu en basit ama en öğretici aşamadır. Bir adım ötesinde, breadboard üzerinde kendi devreni kurmaya başlarsın: opamp’larla, entegrelerle kendi osilatörünü, filtresini, noise devreni yaparsın. Ardından bu devreyi bakır plaket üstüne, kendi bastığın PCB’ye taşırsın. Sonraki aşamada artık breadboard üzerinde kendi devreni kurmaya başlarsın: opamp’larla, entegrelerle kendi osilatörünü, filtresini, noise devreni yaparsın. Ardından bu devreyi bakır plaket üstüne, kendi bastığın PCB’ye taşırsın. Ve bir gün gelir, tamamen sıfırdan kendi enstrümanını yaparsın — panelinden PCB layout’una, kasasından güç tasarımına kadar her şey senindir. Bu noktada artık sadece bir kullanıcı değil, aynı anda tasarımcı, yapımcı, ses tasarımcısı olmuşsundur. Tabiki yeni bir sentez tekniği bulmak bu kadar kolay değil:)


İnsanlar Neden DIY (Kendin Yap) Kültürüne Bu Kadar İlgi Duyuyor?
Bunun ilk sebebi özgürlük ve kontrol duygusudur. Bir markanın tasarladığı cihazla sınırlı kalmak istemezsin. Menü ne verdiyse odur; ama kendi devrende istediğin envelope süresini belirleyebilir, LFO’yu audio-rate’e kadar çıkarabilir, filtreyi “yanlış” denilen bölgelere sokabilirsin. Sesin sınırlarını sen tanımlarsın.
İkinci bir neden kişisel ses arayışıdır.“Bu sesi sadece benim ekipmanımdan çıkarabiliyorum” duygusu… Kitlesel, seri üretime girmiş bir enstrümanı yüzbinlerce kişi kullanıyor. Her ne kadar özellikle tamamen el yapımı olan analog ekipmanların her biri birbirinden biraz da olsa farklı tınlıyor olsa da, sonuçta kendi devre kombinasyonunla, devrenin hatalarına kadar kendine özgü davranışlarıyla, kendi mod’larınla, kendi panel akışını yarattığın zaman tabii ki tam anlamıyla kişisel bir enstrüman ortaya çıkıyor. Bu, müzisyenin “kendi sound’unu bulmak” çabasının elektronik versiyonu gibi bir şey diyebiliriz.

Üçüncü olarak sayabileceğimiz, aslında en önemli sebeplerden biri; öğrenme, merak etme, zanaat öğrenme ve konu üzerinde derinleşme arzusudur. Aslında bu alan, genelde müzik–müzisyenlik ve ses mühendisliği gibi iki büyük alanda zaten ciddi anlamda uzmanlaşmış insanların, üçüncü bir uzmanlık dalı olan elektrik–elektronik öğrenmeye başladığı çok “nerd” bir alandır. “Sadece tüketmeyeyim, nasıl çalıştığını da öğreneyim” diyen insanların dünyasıdır.
Lehim yapmak, elektronik şemalarını okumak, osiloskop kullanmak, datasheet incelemek gibi alanlarda da kendinizi geliştirmeniz gerekir. Bunu sadece bir alet yapmak gibi görmemek lazım; en azından sinyal akışı ya da elektriğin nasıl işlenerek bir sonuca vardığını, çok daha iyi ve doğru bir şekilde kafanızda oturtmuş oluyorsunuz. Bu öğrendikleriniz tabii ki de sonradan miksinize, ses tasarımınıza veya müzik yazılımlarını kullanırken çalışma biçiminize pozitif anlamda geri dönüyor.

Dördüncü sebep ekonomi ve erişilebilirliktir. Modüler synthesizer dünyası çok niş ve pahalıdır. Bazı üreticiler, siparişten sonra bir yılı aşan bekleme süresi verir; bazı tasarımlar yalnızca 5–10 adet üretilir. DIY burada devreye girer: 20–50 dolar bandında synth kit’leri bulabilir, hatta 5000 doların üzerindeki özel projeleri kendin üretebilirsin. Raspberry Pi ve Arduino tabanlı projeler, açık kaynak tasarımlar bu alanı daha da ulaşılabilir hale getirmiştir. Bugün dünyada pek çok kişi, sınırlı bütçeyle bile kendi synthesizer’ını hayata geçirebilmektedir.
Ve son olarak, işin felsefi bir boyutu vardır. Punk, noise, hardcore, experimental topluluklar için DIY her zaman bir duruş olmuştur: 90’larda birçok sanatçı kendi label’ını, kendi pedalını, kendi synth’ini yaparak bu geleniği sürdürdü. Bu yaratıcı ruh, hâlâ SDIY topluluklarında canlı bir şekilde varlığını sürdürüyor.

1960’lardan Günümüze: Laboratuvardan Küresel “Synth Yapanlar Toplulugu”na
1960’larda modüler synthesizer fikri yeni doğuyordu. Harald Bode’un deneysel devrelerinden, Robert Moog ve Don Buchla’nın büyük sistemlerine uzanan bu dönemde, synthesizer’lar sadece birkaç akademik stüdyoda bulunabiliyordu. Çok pahalı, devasa sistemlerdi. O yıllarda “DIY” diye bir kültür yoktu; sadece birkaç mühendis, laboratuvarlarda kendi modüllerini yapıyordu.
1970’lerde ise “halk için modüler” fikri doğdu. Serge Tcherepnin, CalArts’ta öğrencilerin de alabileceği uygun fiyatlı modüler sistemler üretmeye başladı. İlk üretimler okulun balkonunda yapılıyordu; sonrasında bu sistemler “panel + PCB + kit” formatına dönüştü. Aynı dönemde PAiA gibi firmalar posta yoluyla uygun fiyatlı synth kit’leri satmaya başladı. Bu, bugün bildiğimiz SDIY kültürünün ilk büyük dalgasıydı.

1972’de yayımlanmaya başlayan Electronotes dergisi, synth devreleri, teoriler ve şemalar içeriyordu. Moog ve Buchla gibi isimlerin katkı verdiği bu yayın, “devre bilgisinin halkın eline indiği” dönemi simgeliyordu.
1980 ve 90’larda dijital synthesizer’lar piyasayı ele geçirdi. FM synthesizer’lar, workstation’lar, polifonik klavyeler ön plandaydı; modüler üreticiler neredeyse ortadan kayboldu. Ama bazı meraklılar evlerinde hâlâ modüler, drum synth ve noise box üretmeye devam etti. Synth-DIY mailing list’leri, fanzinler, fotokopi şemalar elden ele dolaşıyordu. Bilgiyi arşivleyen küçük “yeraltı toplulukları” bu dönemde kültürü ayakta tuttu.

2000’lerle birlikte internet, bu yeraltı bilgisini tüm dünyaya açtı. Electro-Music, Muffwiggler (şimdiki ModWiggler) gibi forumlar kuruldu. Music From Outer Space, CGS, Yusynth gibi açık kaynak projeler yayıldı. Artık herkes PCB, panel, build guide bulabiliyordu. SDIY topluluğu bir anda küresel bir harekete dönüştü.
2010’lara gelindiğinde Doepfer’in öncülük ettiği Eurorack formatı patladı. Maker kültürüyle birleşen bu akım, atölyelerde “gelin lehimleyelim ve ses çıkaralım” etkinliklerine dönüştü. Birçok dükkan ve mağaza yarım ve tam demonte kit’ler satmaya başladı. Lehim yapmak artık sadece bir el emeği değil, müziğin bir parçasıydı.

2020’lerde Raspberry Pi ve Arduino gibi platformlar sayesinde analog, dijital ve hibrit synthesizer’lar aynı potada erimeye başladı. Açık kaynak projeler, topluluklar, YouTube kanalları sayesinde dünyanın her yerinden insanlar bu kültüre katılıyor. Bugün yalnızca temel ekipman ve biraz merakla, kendi synthesizer’ını yapmak mümkün.


Lehim Noktasinda Bestelenen Müzik
1960’larda birkaç laboratuvara sıkışmış olan bu kültür, bugün dünyanın dört bir yanındaki insanların oluşturduğu bir “synth yapanlar topluluğu”na dönüştü. İnsanları bu dünyaya çeken şey sadece hobi değil; özgürlük, kişisel ses arayışı, merak, erişilebilirlik ve anti-kurumsal bir ruhun birleşimidir.

Artık lehim yapmak, yalnızca bir işçilik değil; müziğin altyapı kompozisyonudur. Elinle yaptığın her bağlantı, kulağında duyduğun bir karara dönüşür. Müziği artık sadece notalarla değil, devre seviyesinde, lehim noktasında bestelemeye başlarsın.
Biz de VAEMI olarak bu kültürün içinde yaşamakla birlikte, her zaman kendi özgün tasarımlarımız ve sentez tekniklerindeki farklı yaklaşımımızla var olduk. DIY kitlerimizde bile kendi özgün bakış açımızı koruyarak, bugünün anlayışıyla klasik projeleri yeniden yorumladık. Atari Punk Console, Crackle Box gibi efsane projeleri yaşatmak ve insanlara yaymakla birlikte, OSI-OP, XFMR VCA, VoltRatio gibi tamamen özgün tasarımlarımız da bulunmaktadır. VAEMI olarak bizim için en önemli konulardan biri, bu kültürün Türkiye’de gelişmesi ve daha çok insana ulaşmasıdır. Kendi tasarımlarımızla, hem geçmişe saygı duyan hem de bugünün teknolojisiyle yeni ufuklar açan bir anlayışı sürdürüyoruz.
🎛️ Herkes bu kültürün bir parçası olabilir — VAEMI atölyelerine katılarak kendi synthesizer’ını üretebilir veya D.I.Y. kitlerini satın alarak bu süreci kendi başına deneyimleyebilir.









Yorumlar