top of page

Analog yada Modular Synthesizer'larimizi Nasil Kaydetmeliyiz?

Güncelleme tarihi: 18 Haz

Müzik yaparken ve üretirken özellikle elektronik müzik alanında yaratıcı süreç dışında önemli bir konu da kayıttır. Kimimiz ses mühendisliği gibi konulara aşina olabilir veya zaten profesyonel olarak yıllardır bu işi yapıyor olabiliriz. Kimimiz ise bu işe yeni başlamış olabilir veya hobi olarak evde ufak bir sistem kurmuş, boş zamanlarında müzik üretiyor olabilir. Genellikle hepimizin ortak bir özelliği bilgisayardan biraz olsun uzaklaşmak istememizdir; bu yüzden müzik üretmeyi tercih ediyor veya bilgimizi daha derinleştirmek ve uzmanlaşmak istiyoruz.


Modüler dünyası geniş ve sınırsız olanaklar sunar. Ancak bu süreçte kayıt da önemli bir noktadır. Profesyonel ya da hobi müzisyenler olarak bir noktada yapmış olduğumuz ses veya video kaydını bir platform üzerinden paylaşmak isteyebiliriz. Analog ekipmanlar ve modüler sentezleyiciler kullanmak ve bu sesleri doğru bir şekilde kaydetmek ciddi bilgi, birikim ve tecrübe gerektirir. Bu konular ve jargon hakkında bilgi sahibi olmayanlar için bu süreç kafa karıştırıcı olabilir.

Bu yazının amacı, en azından kayıt sürecindeki temel konularda size yardımcı olabilmektir.

Modüler ve analog sentezleyici seviyeleri, genellikle profesyonel kayıt sistemlerinin seviyelerinden daha yüksektir. Sentezleyici ve kayıt sisteminizi birbirine bağlarken dikkatli olmanızı öneririm.

Seviyeleri şu şekilde kategorize edebiliriz:

  1. Mikrofon Seviyesi (-60dbu ve -40dbu arası): Mikrofon seviyesi çok düşük bir seviyededir ve preamplar kullanılarak büyük oranda yükseltilir (ortalama 1.2Vpp civarı).

  2. Enstrüman Seviyesi (0.077Vpp): Elektrik gitar, elektrik bas gibi düşük voltajlı enstrümanlar için kullanılır.

  3. Line Seviyesi (2Vpp): Rack unitler, klavyeler, bazı davul makineleri gibi ekipmanlar için kullanılır.

  4. Analog ve Modüler Sentezleyici Seviyesi (5Vpp ile 10Vpp arası): Yüksek voltajlı çıkışlara sahiptir.


Buradaki önemli nokta, tüm kayıt ekipmanlarının ve ses kartlarının genellikle canlı enstrümanlar ve mikrofonlar için tasarlandığıdır. Sentezleyici seviyeleri ise bunun çok üzerinde olduğu için çıkış seviyemizi her zaman önemli ölçüde düşürmemiz gerekmektedir. Bu düşürme işlemini genellikle bir VCA'nın çıkışında yer alan pasif attenuator'ü azaltarak veya en son çıkışa bir pasif attenuator ekleyerek yapabiliriz. Pasif attenuatorler aktif devrelere göre sesi daha şeffaf ve doğal bir şekilde düşürürler. Sesi VCA'nın girişinden veya üzerindeki mikserde düşürürseniz, VCA'nın ürettiği gürültüye daha yaklaşmış olursunuz ve bu da daha fazla gürültü kaydetme riskini taşır.


3,5 mm TS jack çıkışlarımız varsa, bunları 1/4 TS jack'a çevirebiliriz. Bunu 3,5 mm to 1/4 TS kablosu kullanarak yapabiliriz. Ayrıca bu tür bir dönüştürücü veya hub gibi bir arayüzde kullanabiliriz. Bu şekilde sinyali taşıdığımız zaman bunun "Unbalanced" olarak adlandırılacağını unutmamak önemlidir. Uzun mesafelerde (örneğin 3 metre) sinyali taşımıyorsak kabul edilebilir bir yöntem olabilir. Ancak profesyonel dünyada sinyaller her zaman "Balanced" olarak kabul edilir ve bu yöntemle sinyalin kablo yolculuğu sırasında alabileceği gürültüler engellenmiş olur. Balanced kablolar genellikle TRS veya XLR türündedir.


Bu çıkış sinyalini daha pratik ve doğru bir şekilde yakalayabileceğiniz "Output" modülleri bulunmaktadır. Bu modüller aynı zamanda ses sinyallerine DC filtreleme işlemi de yaparlar. Bazı Output modülleri Unbalanced olabilir, ancak Balanced olanları da mevcuttur. Bazıları transformer'lı modellerdir. Genellikle stereo sinyaller için tasarlanmışlardır. Bu modüllerin çoğu Dual Mono olarak kullanılabilir veya tek bir mono sinyali çoğaltmak için de kullanılabilir. Ayrıca stereo kulaklık çıkışı ve tüm çıkışlar için bir ses düzeyi kontrol potansı bulunur. Bu tür bir output modülü kesin bir kural olmasa da, kullanımını tavsiye ederim.


Preamplarınızı mümkün olan en uygun ve düşük seviyeye ayarlamaya dikkat edin. Birçok preamplifier'da "pad" (düşürme) anahtarı bulunur, ancak bazıları sesin geçtiği devre elemanları nedeniyle sinyalde bozulmalar yaratabilir. Pad kullanmanın iyi olup olmadığını kontrol edin ve sesi bir pasif attenuator üzerinden düşünmeyi yeniden düşünün. Zaten VCA'lar ve filtreler gibi bileşenlerle geniş bir renk skalasına sahibiz. Özellikle renkli bir sese sahip bir preamplifiyeye ihtiyaç olmayabilir. Ancak transformer'lı veya tüplü tasarımların ses üzerinde büyük etkileri olabileceğini belirtmek gerekir. En iyi ve en pahalı preamplifiye ihtiyacınız olmayabilir; synth ve drum machine kaydederken bu kadar fazla kazanca ihtiyacımız olmadığı için bu durum geçerlidir. Elektrikte yüksek seviyeyi pasif bir şekilde düşürmek kolaydır, ancak sinyalleri 2 kat veya 3 kat yükseltmek için çok kaliteli bileşenler ve ciddi mühendislik tecrübesi gereklidir. Preamplifier'lar bu yüzden pahalıdır. Genellikle daha fazla parayı tüp ve transformer'lara harcarsınız. Gerçekten, bir AD-DA converter kullanıyorsanız, synthlerinizi sadece pasif olarak düşürerek ve doğrudan converter'a giriş yaparak kaydedebilirsiniz. Tüplü donanımlar (preamp-eq-compressor gibi) çok daha az tercih edilirken, transformer'lı tasarımların ses üzerinde gerçekten güzel etkileri olabileceğini belirtmek isterim. Bu sese eklemek için sadece bir preamp değil, rack eq veya compressor gibi bir şey kullanabilirsiniz. Sonuçta eklediğiniz her şeyin sesinize ve patch'inize uygun olduğu anlamına gelmediğini unutmayın. Elektronik müzikte iyi ses çıkarmanın en önemli yolu ses tasarımı ve programlama teknikleridir. Synthesizer'inizin sesini sevmiyorsanız, önce onu iyileştirmeyi düşünün. Sonra başka bir sinyal zinciri kurmayı düşünebilirsiniz.


Kayıt aşamasına geldiğimizde, birkaç farklı yol izlenebilir. Yolların her birinin avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Genellikle insanların daha çok tercih ettiği yol stereo kayıt almaktır. Zaten müzik yapıyorsanız ve sinyallerinizi bir stereo çıkışa summing edip hoparlörlere veya kulaklıklara gönderiyorsanız, bu kaydı gerçekleştirmek bundan çok da farklı olmayacaktır. Bu kayıt yöntemi pratik yollardan biridir ancak dezavantajları da mevcuttur. Bu şekilde profesyonel bir ses elde etmek ve bu kaydı yayınlamak, çok iyi sonuçlar elde etmek mümkündür. Ancak seslere tek tek müdahale edemeyeceğiniz için sesler daha doğal duyulacaktır. Tabii ki, bu durumun bir bedeli vardır. Her şeyin tek seferde doğru olması gerekir ve sonrasında düzeltme yapılacak herhangi bir şey olmamalıdır. Bunun için doğru bir akustik ortam, monitör sistemi ve ciddi bir bilgi ve tecrübe gereklidir. Eğer hatalar oluşursa, yine bazı plug-in'ler ile stereo track'i işleyerek düzeltmeler yapabilirsiniz. Ancak unutmamak gerekir ki, bu düzeltmeler ve işlemler bir bedel gerektirir. Proses ettiğiniz her notada belli oranlarda bozulmalar olabilir. Bazıları çok dikkat çekebilirken, bazıları sizin için kabul edilebilir olabilir. Ancak stereo track üzerinde çalışırken ve hataları düzeltmeye çalışırken, sadece bir enstrüman veya bir kanaldaki hata ile uğraşırken, o saniyeye denk gelen bütün kanalların proses edilmesi gerekeceği için, proses sırasında oluşan bozulmalar tüm müziği etkilemeye başlayabilir. Bu, stereo track üzerinde çalışmanın en zor tarafıdır.


Diğer bir yol ise multitrack kayıt yapmaktır. Bu noktada, programınız el verdiği sürece, kanalları summing etmeden ayrı ayrı bir kayıt cihazına gönderebilirsiniz. Böylece bütün kanallar ayrı ayrı kaydedilir. Edit ve miks aşamasında daha sonra değişiklik yapabilir ve miks sürecine daha yaratıcı fikirler ekleyebilirsiniz. Çok kanallı kayıt yaptığınızda, müziği çalarken daha özgür hissedebilirsiniz. Çünkü bir hata yaptığınızda, bunu sonradan düzeltebilme imkanınız olur. Ayrıca, sesleri layer-layer programlamak ve bir sesi birkaç kanal olarak kaydedip ona göre işlemek günümüzün önemli yaklaşımlarından biridir. Örneğin, bir synth bass'i 4 kanal-3 layer olarak kaydettiğinizde, bir de kick-snare-hihat'ı ayrı ayrı kaydettiğinizde ve mono olarak lead synth kaydettiğinizde, zaten 8 kanala rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Tüm delay, reverb, granular gibi texture ve efektleri %100 Wet olarak düşünüp ayrı layer ve kanallar olarak kaydedebilirsiniz. Bu şekilde efektleri sonradan EQ'layabilir veya kompresleyebilirsiniz.


Müzik multitrack olarak kaydedilmiş olsa da, daha sonra yine miks yapma zorunluluğu yoktur. Eğer seslerin yeterince iyi olduğuna eminseniz ve bunu değerlendirebilecek bilgi ve ekipmanınız varsa, istediğiniz sesi ve müzik tarzını elde etmek için bu yol gerçekten profesyonel bir seçenek olabilir. Elinizde multitrack kaydedilmiş bir kayıt varsa, şarkıyı mikslemek için üretim aşamasındaki kadar zaman harcamak, şarkıyı bilgisayarda veya analog gear'lar ile işlemek müzikal olarak büyük etkilere sahip olabilir. Sadece miksle bile büyük müzikal etkiler elde etmek mümkündür. Teknolojinin sunduğu imkanlarla bu alanda çok sayıda düzeltme ve müzikal dokunuş yapılabilir. Bu üretim mantığında yapılan birçok müzik türü bulunmaktadır.


Field record yapan cihazlar, adı üstünde her yerde kayıt yapabilmenizi kolaylaştırmak için tasarlanmış kayıt cihazlarıdır. Bu cihazlar genellikle kendi mikrofonları ile kayıt yapabilirken, dışarıdan ekstra dynamic veya condenser mikrofonlar eklenerek kullanılabilir. Ayrıca, bu girişler hem line hem de XLR için olabilir, böylece synthesizer'larınızı bağlayıp heryerde doğrudan kayıt yapabilirsiniz. Bu cihazların kayıt kalitesi ve performansı değişkenlik gösterir. Ancak profesyonel stüdyo kayıtları için uygun değildirler. Gerçek bir stüdyo ortamında iyi converter, iyi clock generator ve iyi kablolar, iyi preamplar ile yapılan bir kayıt büyük fark yaratabilir. Soundcard ve AD-DA converter'ları da aynı şekilde değerlendirilebilir. Soundcard'lar, portatif amaçlar için üretilmiş field record cihazları gibi daha küçük, işlevsel ve taşınabilir tasarımlardır. Soundcard'lar, MIDI, clock generator, converter, kulaklık preampları, mikrofon preampları gibi birçok özelliği bir arada sunabilir. Profesyonel converter'lar ise daha sade ve işlerini çok daha iyi yapmak üzerine tasarlanmış ürünlerdir. Örneğin, 8 kanallı bir converter genellikle 1U rack formatında olup sadece giriş-çıkış gibi temel işlevleri sunar. Çoğu converter, kulaklık preamfisi içermez ve monitör kontrolü olarak kullanılamaz. Bu cihazlar daha profesyonel ama daha pahalı ve zahmetli bir seçenektir. Bir cihaz tasarlarken, küçük ve fonksiyonel olabilmesi için bazı komponentlerin azaltılması, bazı özelliklerden vazgeçilmesi veya büyük komponentlerin daha küçük versiyonlarının kullanılması gerekebilir. Bu durum, ses kalitesini olumsuz etkileyebilir.


Eurorack modülleri, in-out olarak ve soundcard converter olarak görev yapabilen Expert Sleepers modülleri bu konuda oldukça faydalıdır. DC coupled olmaları avantaj ve dezavantaj sağlar. Expert Sleepers modülleri, DC coupled olması sayesinde yüksek modüler sinyalleri ve CV sinyallerini DAW'lara kaydedebilirsiniz. Ancak audio sinyallerini kaydederken AC girişler veya transformer'lı modellerin tercih edilmesi daha uygundur.


Kayıt yaparken monitoring ve kayıttaki gecikme oranlarını da düşünerek doğru bir converter seçmeye çalışmanız çok daha sağlıklı olacaktır. Eğer direct monitoring özelliğine sahip değilseniz veya aynı anda plug-in'ler ile canlı olarak prosesler yapıyorsanız, düşük gecikme oranları sizi daha memnun edecektir. Düşük gecikme oranı için bir diğer önemli konu ise özellikle kayıt alırken DAW'ınızın buffer size ayarlarını mümkün olduğunca düşük seviyeye getirmeye çalışmanızdır (örneğin 128 sample gibi).


Sonuç olarak, nasıl kayıt yapılacağını anlamak kolay bir iş değildir. Bu ayrı bir uzmanlık alanıdır. Burada duyduklarınız ve gördükleriniz, buzdağının sadece küçük bir kısmıdır. Yine de amacımız, bu yazı ile birlikte bazı konularda size yol göstermek ve bu konuya biraz ışık tutabilmektir. Umuyorum ki, herkes için faydalı olur :)

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page